Memede Kitle: Klinik Değerlendirme ve Yaklaşım
40 yaş altındaki kadınlarda yoğun meme dokusu nedeniyle mamografi yerine ultrasonografi (USG) tercih edilmelidir. 35-40 yaş arası kadınlarda USG bulguları normal veya şüpheli ise mamografi yapılabilir. 40 yaş üzerinde, artan meme kanseri riski nedeniyle memede kitle fark edildiğinde detaylı değerlendirme ve tetkikler gereklidir.
Memede Kitle: Klinik Değerlendirme ve Yaklaşım
Memede Kitle: Klinik Değerlendirme ve Yaklaşım
İyi Huylu Kitleler
- Memedeki kitlelerin %90'ı benign (iyi huylu) olup, malign (kanser) değildir.
- Özellikle genç kadınlarda hormonal dalgalanmalar nedeniyle meme hassasiyeti ve ele kitle gibi sert alanlar hissedilebilir. Bu durum sıklıkla 20-40 yaş arası kadınlarda görülür ve "fizyolojik nodülarite" olarak adlandırılır.
Görüntüleme ve Yaş Faktörü
- 40 yaş altındaki kadınlarda meme dokusunun yoğun yapısı nedeniyle mamografi genellikle anlamlı değildir ve bu yaş grubunda ultrasonografi (USG) tercih edilmelidir.
- 35-40 yaş arası kadınlarda, eğer USG normal ya da kuşkulu bulgular gösteriyorsa, mamografi yapılabilir.
- 40 yaş üzerinde, meme kanseri riski arttığı için memede kitle fark edildiğinde detaylı değerlendirme ve tetkikler önem arz eder.
Takip ve Değerlendirme Protokolleri
- Memede palpabl (ele gelen) sertlik olması durumunda, USG'de kitle saptanmazsa 3 ay aralıklarla klinik muayene tekrarlanmalıdır.
- Klinik muayenede benign özellikler gösteren kitleler, boyut ve büyüme hızına göre ameliyat ya da takip kararı alınabilir.
- Klinik olarak takip edilecek kitlenin benign yapısını doğrulamak amacıyla USG ve biyopsi yapılmalıdır.
- Benign özellikteki dominant kitleler, her 6 ayda bir özellikleri tekrar değerlendirilmek üzere takip edilmelidir. Bu yaklaşım, bu konuda deneyimli klinisyenlerin kontrolünde yapılmalıdır.
Benign Kitlelerin Türleri
- Meme kistleri
- Fibroadenomlar
- Mastitler
- Lipomlar (yağ bezeleri)
- İntraduktal papillomlar
- Phyllodes tümörleri
Bu bilgiler ışığında, memede kitlelerin doğru değerlendirilmesi ve uygun yönetim stratejilerinin belirlenmesi, hem hasta güvenliği hem de tedavi etkinliği açısından kritik öneme sahiptir.